Almanyada Öğrenci Anıları

Almanyada öğrenci anıları

Öğrencilerimizin Almanya’da eğitim aldıkları süre içerisinde başlarından geçen enteresan olayları gelecekteki öğrencilerimize tecrübe olur düşüncesi ile sizlerle paylaşmak istedik. Almanyada Türk öğrenci olmak ve bunun yansımlarını size aktarmak istedik.

Bir öğrencimizin dil okulu gördüğü süreç içerisindeki anıları

Öncelikle herkese Almanya’nın Köln kentinden selamlar.

Anlatacaklarım biraz itiraf gibi olacak biliyorum ama gelecekteki öğrencilerin bilmesinde ve ders almasında fayda var diye düşünüyorum… Almanyada Türk öğrenci olmanın aleni bir yansımasının anlaşılması ümidiyle diyerek sözlerime başlamak istiyorum.

Almanyada Almanca öğrenme sürecim

Almanya’ya ilk geldiğimde sadece A1 seviyesinde Almanca görerek gelmiştim. A2 seviyesinde Almanca kursuna ilk başladığımda tabiî ki baya tedirgindim. Hep nasıl olacak da ben bu dili çözeceğim diye düşünüp durdum. Kurstaki diğer arkadaşların da seviyesinin benden çok farklı olmadığına defaatle şahit oldum. Bu muğlaklık durum benim zihnimde bir nebze de olsa giderildi. Almanca kursumuzda ağırlıklı olarak Çinli ve Uzakdoğudan gelen öğrenciler vardı.

Bunun yanında Yunanistan, İtalya, İspanya, Rusya, Bulgaristan, Ukrayna, Gürcistan, Meksika, Hindistan, Suriye ve Türkiye’den gelen öğrenciler de vardı. Biz genelde Almancamız çok iyi olmadığından aramızda İngilizce konuşuyorduk. Çinli, uzakdoğulu, ispanyol ve diğer ülkelerden öğrencilerin sınıfta aralarında konuşmalarına ve hiçbir şey anlamamıza defalarca tanık olduk. Düşünsenize birbirleriyle konuşurken nihaoohggf, mintenferigo hjjgyj holaa gibi hiç anlamadığımız kelimelerle sesler çıkarak farklı bir dilde konuşmalar yapıyorlardı. Sınıfımız uluslararası bir görüntü arz ediyordu.

Uzakdoğudan gelen Çinli ve diğer arkadaşlarımızın Almanca aksanları ise derslerde inanılmaz derecede farklı idi. Benim Almanca aksanım ise sınıftaki diğer arkadaşlara göre dahi iyi bir seviyedeydi, en azından ben o zamanlar öyle sanıyordum.  Dil yapımız Almancadan çok uzak gelmiyordu bana ve ben kendi çapımda bunun haklı gururunu yaşıyordum. Hatta Çinli arkadaşlara konuşmalarında gönüllü olarak yardımcı olmayı bile düşünmüştüm.

Zaman içerisinde de bunun ( sözde iyi Almanca bilmenin ) rehavetine kapılarak, Almanca dersleri de çok da fazla önemsemedim. Her gün sınıfta düzenli olarak Haus aufgaben adı verilen ev ödevleri veriliyordu. Bana kolay geldiğinden ve Almancamın kötü olmadığını düşündüğümden olsa gerek ödevleri çok da kaale almamıştım.

Zaman sonra konular ve seviye ilerledikçe bazı konulara Fransız kaldığımı hissetmeye başladım. Artikeller, Akusativler, Dativler, Genitivleri anlamaya çalışmak zorlamaya başlamıştı beni. Sınav sonuçları açıklandığında şaşırarak gördüm ki Çinli arkadaşlarımız sınıftaki en yüksek notları alıyorlardı. Tabi bu durumun şaşkınlığını uzun süre üzerimden atamadım. Çünkü neredeyse sınıftaki en kötü notu ben almıştım. Sınıftaki bir çok arkadaşım ders sonrası benim gibi boş durmuyorlardı. Onların gidip okulun kütüphanesinde ders çalıştıklarını ve günlük Almanca konularını tekrar ettiklerini gördüm.

Almanyada Türk öğrenci olmak

Ben ise sıkı şekilde Almanyada Almanca çalışmak yerine, Galatasarayın kupa ve lig maçlarını takip ettim. Maçlardan sonra da o hafta boyunca tartışmalı pozisyonları ve özet videolarını YouTube üzerinden izledim. Çarşamba ve Cumartesi günleri akşam, Almanya’da yaşayan Türk arkadaşlarla Soccer Arena isminde bir halı sahaya maça gidiyorduk. Soccer Arena, arkadaşlarla artık bizim ikinci evimiz gibi olmuştu. Maçların sonrasında da, arkadaşlarla bir cafede eğlenmeye gidiyorduk.

Böyle eğlenceli zaman geçirerek derslerimi önemsemedim. Almanya’nın rahatlığının büyüsüne kapıldım. Doğal olarak, B1 seviyesinde Almanca kursumu tekrar etmek zorunda kaldım. Sadece 3 puanla sınavımı kaçırmıştım, ama sonuçta kaldım işte. Burası Almanya, anlaşılan o ki ; eğitimde kimsenin gözünün yaşına bakmıyorlardı. B1 seviyesine tekrar etmem demek fazladan tekrar 3 ay demekti. Almanyada Almanca dil okulu okumak demek ki o kadar da kolay değildi. Geç olsun ama güç olmasın düşüncesi ile tekrar yola koyuldum, tabi bu durumumu aileme haber veremedim. Şu anda burada bu satırları itiraf ediyorum ama nasıl olsa ismimi vermiyorum ki 🙂

Ailem her şeyin olağan seviyede devam ettiğini düşünüyorlardı. Zaman tabiki su gibi hızlıca akıp gitti. B1 seviyesi, B2 seviyesi, TestDAF sınav hazırlık kursu derken tam 7 ay geçti gitti. 2014 yılının Mart ayında  TestDAF sınavına girdim. Tabi kendine çok güvenen ben varya ben, işte o ben, TestDAF sınavını veremedim.

Almanca öğrenmek için geçirdiğim süre sonu

Hani Almanya’ya  o ilk geldiğim zamanlar Almancalarını hiç beğenmediğim ve hatta gönüllü olarak Almanca ders vermeyi düşündüğüm Çinli arkadaşlar vardı ! İşte onların hepsinin ellerinde çoktan birer DSH sınav skoru olmuştu bile. Tekrar gidip şehir kütüphanesinden ve okulun kütüphanesinden Almanca kitaplar aldım ve 3 ay boyunca kendimi üniversitede kütüphaneye kapattım.

O iki-üç aylık süre içerisinde ne zaman yemek yediğimi, ne zaman uyuduğumu inanın hatırlamıyorum. Telefonuma akşamları eve gelince baktığımda sayısız sms, çağrı ve Whatsapp mesajları görüyordum. Daha 1 ay öncesine kadar neredeyse her gün Türkiye ile telefonlaşan ben, telefonuma kontör bile yüklememiştim. Biraz düzensiz beslenmeden, biraz da aylarca hazır yiyecekler tükettiğimden, kilo almıştım. Ama Haziran 2014 de girdiğim TestDAF sınavında  sınavımı başarı ile vermeyi başardım.

Eğer en başından kendime dik kafalılık yapmayıp, UniAlmanya danışmanlarını dinlemiş olsaydım belki de bu kadar strese girmemiş olacaktım. Evet 5-6 ay geç oldu, bir dönem geç başladım ama sonunda anladım ki Almanca dil öğrenme süreci hafife alınacak bir süreç değilmiş.

Gelen arkadaşlara tavsiyem gelmeden önce mutlaka Türkiye’de Almanca dil kursu görüp gelsinler ve Almanca öğrenme sürecini de benim gibi küçümsemesinler lütfen. Yoksa benim gibi koca bir sönmestrınız heba olabilir. Hatta belki siz benim kadar şanslı olmayabilirsiniz. Almanyada Türk öğrenci olmak belki de böyle birşey. Siz siz olun Almanca öğrenmeyi önemseyin derim.

Sağlıcakla kalın

5/5 - (2 votes)